Geçen ayki sayfa görüntüleme sayısı
29 Mart 2011 Salı
Hayallerimdeki Yakışıklı
Çok yakışıklıydı ve tarzdı. Üstelik istediğim en önemli özellikler ondaydı. Cumartesi akşamları beraber yemeğe çıkardık. Beni hiç yanlız bırakmazdı. Melek gibiydi sanki. Hediyeler alır beni mutlu ederdi. Uzun süre ilişkimizi herkesten saklamıştık ama evde bir kardeş olunca her şey bir şekilde ortaya çıkıyor. O her şeyi anlasa da kimseye söylemedi aramızda sır olarak kaldı. Komikti de en çok ona gülerdim, yani en çok o güldürürdü beni...Annemle tanıştırdım...Annemde bir yerden tanıyorum sanki demişti...Belki görmüştür bir şekilde ama kim bilir..İdeal erkekti benim için. Annnem için ideal damat...Uzun sürmez dediler, kızdım öyle diyenlere ama biliyordum bir gün biteceğini...Bitti de .. Yıllardır görüşmüyoruz...Kim bilir ben yokken neler yaşadı, ne kızlar geldi geçti hayatından. Kaç kişiye seni seviyorum dedi ya da kaç kız üzdü...Beni hatırlar mıı, tııh yok hiç sanmam.. Unutulmuş olabilirim...A Aslında çok da çapkındı..Gözü hep Barbie'deydi.Ama o benim hep aklımda ve bugün 50. yaşını kutluyormuş. Nice yaşlara Ken. Duyduğuma göre Barbie ile barışmışsın...Ama artık benim için çok yaşlısın veya ben senin için çok yaşlıyım..Her şey zamanında güzel kusura bakma artık geçti gittiii:)
22 Mart 2011 Salı
Hoşgeldin DirtyCopy, sen yokken seni hapisteymişsin gibi düşündüm. Ulaşmak imkansızdı...Ve sen yokkken sana ihanet ettim yeni bir blog açtım. Önce üzüldüm, sonra gittim senin isminde bir wordpress.com aldım. Önce biraz boşlukta hissettim ama sonra yeni bloguma alıştım. Ve dirtycopy logosunu Ece Ogt'nin hazırladığını hiç yazmadığımı hatırladım. Ona da üzüldüm. Hiç teşekkür bile etmemiştim. Önce sana ihanetime geçmeden Ece'ye çok çok teşekkür etmek istiyorum:) Sonra bilirsin ki aslında pek dizi hatta tv izlemem ama ara ara izlediğim zamanlarda Kavak Yelleri gibi çok uyduruk bir dizinin şöyle bir konusu olduğunu görmüştüm. Sevgilisi yok oluyo ortadan tam yeni sevgili yapmışken eskisi çıkıyor meydana. Hehe işte tam da böyle bir konuya ne saçma demiştim ki bunun farklı bir versiyonu aslında bu blogların kapanması ve açılması.Bakalım yine ne zaman yasaklanacaksın..Ve ben yine başka bloglara yöneleceğim. Çok komik ama normalde de böyle değil miyiz? Bir sevgilin vardır çok seversin ayrılırsın çok üzülürsün çok geçmeden yeni birisine aşık olursun...Aslında her şey bu döngüde...Çok çabuk alışıyoruz..Sadece birbirimizden zamanlarımız farklı...Ben 1 hafta üzülürsem -ki blog kapandıktan 3 gün sonra wordpress'e geçtim:)- sen 3 ay üzülürsün ama geçer gider. Bu döngünün sonunda da sanırım yaşlılık başlıyor:):)
28 Şubat 2011 Pazartesi
Salon'da bu hafta kimler var, neler var?
Alternatif müzik tutkunlari Mart ayini yine Salon'da geçirecek. Geçen Aralik ayinda Chromatics ile Salon'un konugu olan Johnny Jewel'in diger projesi Glass Candy, Bant isbirligiyle 3 Mart Persembe gecesi Salon'da olacak.
Türkiye'de, türünün en iyileri arasindaki müzisyenler de Mart ayi boyunca Salon sahnesinde olacak. 4 Mart Cuma aksami sahne alacak, ritim ustasi Okay Temiz.
Yazarlikta 50 yili geride birakan ve eserleri toplam 12 dile çevrilen Nedim Gürsel ise 1 Mart Sali aksami Dogan Hizlan'la Edebiyat Bulusmalari kapsaminda Salon'un konugu olacak.
Türkiye'de, türünün en iyileri arasindaki müzisyenler de Mart ayi boyunca Salon sahnesinde olacak. 4 Mart Cuma aksami sahne alacak, ritim ustasi Okay Temiz.
Yazarlikta 50 yili geride birakan ve eserleri toplam 12 dile çevrilen Nedim Gürsel ise 1 Mart Sali aksami Dogan Hizlan'la Edebiyat Bulusmalari kapsaminda Salon'un konugu olacak.
26 Şubat 2011 Cumartesi
Boomerang
Gıcık olduğum ne varsa birden özlediğim şeyler olarak önüme düşüverdi. Aramızda 21 ay yaş farkı olan kardeşim( küçük olan benim)'in tetrisini anneannemde kalmaya giderken saklamasına gıcık olurumdum ama şimdi ne onu ne de tetrisini görebiliyorum. En büyük hayalim üniversiteyi şehir dışında okumasıydı küçükken. Böylece odası ve tüm eşyaları bana kalacaktı ki...Her şey benim üniversiteyi şehir dışında kazanmamla değişiverdi..Tüm planlarım alt üst olmuştu. Yıllarca onun bisikletine binmek istedim.Arkadaşlarımla çıktığımda birbirimizi görmezden gelip köşe bucak kaçtım. Tam bir kız-erkek çatışmasıydı yaşananlar. Taa kii yaşımız biraz ilerleyip 18 yaklaştığımızda ben gün sayarken o çoktan 18 olmuştu. Daha ortaktı her şey. Birbirimizi daha çok düşünür olmuştuk. Öncelik benim için onda, onun için bendeydi. Hatalar anne-babadan itinayla saklanır olmuş, yavaş yavaş sırlarımız çoğalmıştı.7 yıldır hergün birbirimizi arıyoruz çünkü küçükken onun gitmesini bekleyen benim için düşüncelerim boomerang olup bana çarpmıştı. Daha az şey konuşup, belki üzüntülerimizi, kırgınlıklarımızı saklar olmuştuk. Yine hep birbirimizi daha da çok düşündüğümüzden aslında. Şimdi ne bisiklet ne tetris var. Sadece bir araya geldiğimiz bir kaç günün sonunda "daha sık gel ama böyle olmuyo ki"lerle biten cümlelerle dönüyorum evime. Erken kalkmak istemediğim için genelde cumartesi kahvaltılarını hiç sevmezdim..Annemin ben oturuyorum isteyen gelsin yesin sözü son bir uyarı olup yataktan kaldırırdı.Şimdi zaman zaman aklıma geldiğinde en kolay zamanlarmış. Hazır kahvaltı, sohbet, ama yine de birbirimize iş yaptırma çabası. Klasik salçalı sucuğu kendi speciali sanan Günsal'a kendim yapmamak için harika olduğuna inadırıp yine ona yaptırmak istiyorum..Mesela yarın o specialini kahvaltıda yemek istiyorum..Bakalım bu boomerang bana geri dönecek mi?
25 Şubat 2011 Cuma
Pera Müzesi Film Etkinlikleri
2 – 13 Mart 2011
Pera Film, Fransız Kültür Merkezi işbirliğiyle 2 – 13 Mart 2011 tarihleri arasında Fransız yönetmen Jacques Tati’nin filmlerini sunuyor. Komik durumları ve sakarlıkları ustalıkla masaya yatıran sinemacı ve aktör Jacques Tati, izleyicilerin beklentilerini de gözönünde bulundurarak ve beyazperde için iddialı, bol ayrıntılı ve modern dünyaya özgü sayısız gizemi yakalamaya çalışarak birebir salon oyunları kurgulayarak durum komedisi sanatını yeni baştan yaratmıştır.
Programda 6 kurmaca, 3 kısa Tati filmi bulunuyor. Pera Film programında gösterilecek filmler arasında: Şenlik, Bay Hulot’nun Tatili, Dayım, Oyun Zamanı, Trafik, Gösteri ve kısa filmleri yer alıyor.
1908 doğumlu Tati, ilk çalışması olan Tenis Şampiyonu Oscar adlı kısa filme 1931’de başlamış, ancak bu eseri tamamlayamamıştır. Yönetmen, 1947 tarihli kısa filmi Postacılar Okulu ile yarattığı Postacı François karakterine ilk uzun metrajlı eseri olan 1949 yapımı Şenlik’te (Jour de Fête) de yer vermiştir. Tati, Venedik Film Festivali’nde En İyi Senaryo Ödülü’ne layık görülen Şenlik ile ortaya koyduğu tekrara dayalı komedi formülünü, sesi temel bir güldürü unsuru olarak kullandığı sonraki uzun metrajlı filmlerinde de işlemiştir. Ancak François karakterini yetersiz bulan yönetmen bir süre sonra yeni bir karakter yaratmaya girişmiştir ve daima pardösüyle dolaşan, ağzından piposunu elinden de şemsiyesini eksik etmeyen, ifadesiz bir yüze sahip, sıradan bir adam olan Bay Hulot da böylece doğmuştur.
İlk olarak 1953 yapımı Akademi Ödülü adayı Bay Hulot’nun Tatili (Les Vacances de Monsieur Hulot) adlı filmle izleyici karşısına çıkan karakter inanılmaz bir şöhret kazanmış ve yıllar boyu Tati’nin ikinci benliği olmayı sürdürmüştür. Tati, Hulot filmlerinin karmaşık yapısını oluşturabilmek için yıllarca çalışmış ve serinin ikinci filmi olan Dayım (Mon Oncle) ancak 1958 yılında çıkabilmiştir. Cannes Film Festivali’nde Melies Ödülü’ne layık görülen ve Yabancı Dilde En İyi Film dalında Oscar kazanan bu filmin ardından Tati on yıla yakın bir süre boyunca film yapmamıştır.
Yönetmen sessizliğini 1967 yılında, yüksek bütçeli 70 mm. bir yapım ve kendisinin başyapıtı olan Oyun Zamanı (Play Time) ile bozar. Hulot’yu konu alan dördüncü ve son uzun metrajlı film olan 1972 tarihli Trafik gişede başarısız olur. Videoya çekilmiş durum komedileri ve pantomimlerden oluşan düşük bütçeli bir toplama olan 1974 tarihli Gösteri (Parade) yönetmenin tamamlanmış son eseridir. Tati, 5 Kasım 1982’de hayatını kaybetmiştir.
Bir Cuma Günü Hikayesi...
Yani aslında kış günü dedim ama Mart'a az kaldı, havalar çok soğumadan kışı atlatıyoruz derken yağmurla karışık karla uyandık bütün hafta beklenilen cuma gününe. Bence bugün hava çok da soğuk değil. Ya da kısa mesafe yürüdüğüm için öyle gelmiş olabilir. Uzun yıllar Ankara'da yaşamış birisi olarak bu havalarda denize bakmak da çok keyifli. Uyanamamış asık suratlı insanların telaşına bakmayı da çok seviyorum. Otobüsü kaçırdığım zamanlar diğer otobüs 1 saat sonra geldiğinden taksiye binmek zorunda kalıyorum. Ee taksiye binince de işe erken gelmiş oluyorum. Bu yüzden İstiklal Caddesi üzerindeki (ama Tünel'e yakın olan) Starbucks'a gidip kahvaltımı yapıp gazete okuyorum. Bir hafta hep bir ya da iki dakika ile kaçırdığım otobüsler yüzünden gittiğim Starbucks'ta, her sabah (7.30-9.30 saatleri arasında) karşılaşabileceğiniz inanılmaz kibar ve hoş sohbet amcalar var. Oturdukları yer de hep aynıdır. Uzun pardesüleri, gömlek, ceket bazen kravat bazen atkı takarlar ama hep şıktırlar. Neden bilmiyorum ama sabahları bazen Starbucks'ta gazete olmuyor bende hep bu amcalardan gazetelerini istiyorum. Herkesi tanıdıkları için esnaf olduklarını düşünmüştüm ki konuşma ve tanışma fırsatımız olduğunda yanılmadığımı anladım. Herkese sabah sabah güler yüzlü bakabildikleri için çok seviyorum o ekibi. Çünkü artık yavaş yavaş toplu taşıma araçlarını kullanmaya başlayan ben, çoğu zaman insanların uyur gezer hallerini görmemek için yanımdaki kitaba dalıyorum. Kitaba dalmadığım zamanlar konuşmalarından çocukluk arkadaşı olduklarını anladığım iki bankacıyı dinleyemeye başlıyorum, istemeden:) Zamanla dizileşen hayatlarını merakla dinliyorum. Bir kadın biri erkek. Erkek topladığı para puanlarla çok beğendiği kabanı aldığı için heyecanlı, kız ise babasına yük olmadan çeyizini hazırlamaya çalışmakta..Onların anlattıkları bir iki cümleye sığmaz...Ayrıca bir gün otobüste kulak misafiri olduğum hikayeleri anlatacağım. Çok eğlenceli, çok uzak çok yakın hikayeler. Suratlarına uzun süre bakmadım hayalimde canlandırdığım karakterler olarak kalmaları için ama bir gün yanıma oturduğunda sesinden tanıdığım kız artık canlanmıştı. Erkek ise flu...Hala hayalimdeki bankacı çocuk. İşini sevmeyen, ama mecburen işine giden pek çok işini sevmeyen insandan biri...
Neyse şimdi lafı çok uzatmadan bu hafta nerelere gidebilirsiniz, hangi galeri, sergi gezilebilir biraz onlardan bahsedeceğim. Umarım güzel bir cuma ve keyifli bir haftasonu geçirirsiniz...
Neyse şimdi lafı çok uzatmadan bu hafta nerelere gidebilirsiniz, hangi galeri, sergi gezilebilir biraz onlardan bahsedeceğim. Umarım güzel bir cuma ve keyifli bir haftasonu geçirirsiniz...
22 Şubat 2011 Salı
Salon'da bu hafta neler var?
Salon bu hafta da, tiyatro gösterilerinden konserlere, renkli bir programa ev sahipliği yapacak. Türkiye alternatif müzik sahnesinin ünlü isimleri bu hafta Salon sahnesinde buluşacak. İlk albümü merakla beklenen oyuncu/müzisyen Timuçin Esen, albümü Mayhoş’un raflarda yer alacağı 25 Şubat Cuma gecesi, tanıtım konserini Salon izleyicileri için verecek. 26 Şubat Cumartesi gecesi ise İstanbul’un alternatif sesi Ayyuka ile İzmir’in hareketli ekibi Kırıka Salon sahnesini paylaşacaklar.
Salon programında yer alan tiyatro gösterileri ve performanslar, bu hafta da tiyatro takipçilerini Şişhane’ye çekecek. Sanatçı Genco Gülan'ın izleyenleri şaşırtan son projesi İkiz, 22 Şubat Salı akşamı bir kez daha Salon seyircisiyle buluşurken, Volt Tiyatrosu’nun kalabalık oyuncu kadrosuyla dikkat çeken taptaze oyunu Tilt ise 27 Şubat Pazar akşamı Salon’da sahnelenecek.
23 Şubat Çarşamba ve 24 Şubat Perşembe akşamları Salon’da gerçekleştirileceği duyurulan Chen Zimbalista konserleri, teknik bir aksaklık nedeniyle ileri bir tarihe ertelendi. Zimbalista konserinin 23 ve 24 Şubat tarihli biletleri, açıklanacak yeni tarihte gerçekleştirilecek konser için de geçerli olacak. Yeni konser tarihi önümüzdeki günlerde açıklanacak. Tarih değişikliği nedeniyle biletlerini iade etmek isteyen izleyiciler, biletleriyle birlikte satın alımı gerçekleştirdikleri gişeye (İKSV ana gişeden alanlar İKSV binasına, Biletix’ten alanlar herhangi bir Biletix satış noktasına) başvurabilir.
Genco Gülan’ın çarpıcı projesi İkiz, izleyenleri şaşırtmaya devam ediyor
22Şubat Salı, saat 18.00-22.00 arası 8’er dakika
Salon, 22 Şubat Salı günü Genco Gülan’ın seyir, seyirci, seyirlik kavramlarını sorgulayan ve seyirciyle birlikte oynanan son projesi İkiz’e ev sahipliği yapmaya devam ediyor. Saat 18.00’den itibaren 22.00’ye kadar 8’er dakikalık periyotlarla teker teker gözleri bağlanarak Salon’a alınacak seyirciler, bir çift ikiz kardeş tarafından ellerinden tutularak mekanda bir yolculuğa çıkarılacak. Şubat ayı başında Salon’da prömiyerini yapan, sanatçı Genco Gülan'ın performans projesinde aynı yumurta ikizi olan Yeliz ve Deniz Çelebi ile İrem ve Gizem Halis yer alıyor. Salon takipçilerine benzeri olmayan bir deneyim vaat edecek İkiz adlı performansın biletleri 20 TL üzerinden temin edilebilir.
Timuçin Esen, ilk albümünün ilk konseriyle Salon’da!
25 Şubat Cuma, saat 22.30
Şubat ayında Salon, Türkiye’den de çok özel bir ismi ağırlayacak. Ünlü oyuncu Timuçin Esen, vokalistliğini üstlendiği Karsamba grubuyla müziğe olan yeteneğini kanıtlamasının ardından başladığı albüm çalışmasını tamamlıyor. İlk albümü Mayhoş, merakla beklenen oyuncu/müzisyen Timuçin Esen, albümünün raflarda yer alacağı 25 Şubat Cuma gecesi saat 22.30’da, tanıtım konserini ilk defa Salon izleyicileri için verecek. Timuçin Esen’in taze albümünün, hayranlarının kaçırmaması gereken bu ilk konserinin biletleri 40 TL ve 25 TL (öğrenci) üzerinden temin edilebilir.
Kırıka & Ayyuka
26 Şubat Cumartesi, saat 22.00
Türkiye alternatif müzik sahnesinin heyecan verici topluluklarından Ayyuka ve Kırıka, aynı gecede arka arkaya Salon’da! 26 Şubat Cumartesi saat 22.00’de başlayacak gecede sahneye önce çıkacak Ayyuka İstanbul’un, ardından sahne alacak Kırıka ise İzmir’in alternatif seslerini Salon’a taşıyacak. Bu hareketli gecenin biletleri 25 TL ve 15 TL (öğrenci) üzerinden temin edilebilir.
Volt Tiyatrosu’ndan taptaze bir oyun:
Kalabalık oyuncu kadrosuyla Tilt, Salon sahnesinde!
27 Şubat Pazar, saat 19.30
Volt Tiyatrosu’nun taptaze oyunu Tilt, 27 Şubat Pazar akşamı Salon’da! Ebru N. Celkan’ın yazıp Aslıhan Erguvan’un yönetmenliğini üstlendiği Tilt, şehir hayatının kaotik hızını ve ölümle yaşam arasında sıkışmışlığı konu alan beş ayrı hikâyeden oluşuyor. Toplumsal yaşamda yalnızlaşan bireylerin sistem karşısında yaşadıkları güvensizliğe, çaresizliğe ve amaçsızlığa odaklanan Tilt’te, Şerif Sezer, Murat Mahmutyazıcıoğlu, Murat Garibağaoğlu, Mine Tugay, Cem Bayurgil, İpek Türktan, Levent Can, Ushan Çakır ve Sezgi Mengi sahne alıyor. Gösterinin biletleri 25 TL ve 15 TL (öğrenci) üzerinden temin edilebilir.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)